İbrahim Aydemir, son günlerde teknoloji dünyasının öncü isimlerinin ortaya attığı yapay zeka ve robotik sistemlerin gelecekteki rolüne dair söylemleri değerlendirdi. Aydemir, "Yapay zeka ve robotların üretimi ele geçireceği, fakirliğin sona ereceği ve çalışmanın mecburi olmaktan çıkacağı iddiası, aslında teknoloji dünyasının eskiden beri tekrarladığı bir hayal" dedi. Bu açıklamaların ardından yapılan büyük yatırım duyurularına dikkat çeken Aydemir, "Bu söylemler sadece bir tahmin değil, topluma yeni bir dünya algısı yerleştirme girişimi" şeklinde konuştu.
Çalışma düzeni kayıyor
Aydemir, söz konusu değişimin insanın toplum içindeki konumunu belirleyen temel unsurları sarstığını ifade etti. "İş, aile, akrabalık, toplumsal ilişkiler... Bunlar insanlık tarihinin bel kemiğini oluşturan yapılardır. Şimdi bu yapıların temelleri sarsılmaya başlıyor" diye vurgulayan Aydemir, "Asıl soru artık toplumun nasıl işlediği değil, toplumsal ilişkilerin çözüldüğü bir ortamda robotların kuracağı sistemin nasıl bir hal alacağıdır" dedi. Aydemir, bu sürecin insanlık için yeni riskleri beraberinde getireceğine işaret etti.
Umut veren söylemler gerçekten umut mu?
Aydemir, teknoloji dünyasının parlak bir gelecek tablosu çizmesinin cazip göründüğünü ancak içeriğinde önemli sorunlar barındırdığını söyledi. "İnsan emeği yalnızca üretimde kullanılan bir araç değildir. Aile yapısından toplumsal düzene, inançtan yönetime kadar pek çok alanın temelini oluşturur" ifadesini kullanan Aydemir, "Emeğin makinelere devredilmesi, bir ekonomik model değişikliğinden öte, varoluşsal bir dönüşümü gösterir" değerlendirmesinde bulundu.
Aydemir, robotik teknolojilerin hayata girmesiyle birlikte toplum biliminin açıklayıcılığını yitirmeye başladığını belirtti. "Toplumsal yaşamın içeriği değişiyor. Aile, yakınlık, iş, yetki, birliktelik gibi kavramlar insanı merkeze alan bir anlayışın ürünüydü. Ancak insanın yerini robotların alması bu temelleri hızla eritiyor" diye konuşan Aydemir, bu sürecin toplumsal yapıyı derinden etkileyeceğini vurguladı.
Kapitalizm insanı zaten değiştirilebilir gördü
Aydemir, bu sürecin izlerinin en net şekilde kapitalist üretim anlayışında görüldüğünü hatırlattı. "Kapitalizm insanı üretimin merkezine koyarken, onu aynı zamanda hata yapabilen, değiştirilebilen, yerine başkası getirilir olarak tanımladı" diyen Aydemir, "Bu zemin üzerinde kurulan aile de üretici sınıfın devamlılığını sağlayan bir araç haline geldi" şeklinde konuştu. İşçinin ise sadece üretim sürecindeki yerini doldurması beklendiğini belirten Aydemir, "İşçi yer değiştirebilir, ücretle harekete geçirilebilir hale getirildi. Onun için aile, üretim araçlarına sahip sınıf için olduğu kadar merkezi bir anlam taşımaz. İşçi, modern üretim sürecinde giderek yalnızlaşır, soyutlaşır" dedi.
Aydemir, modern toplumun belirgin bir yanılgısına dikkat çekti. "Modern dünya, bilimin inşa ettiği insanı mutlak gerçeklik sandı. Bu insan, köklerinden kopmuş, aile bağları zayıflamış, toplumsal ilişkileri soyutlaşmış bir figürdü. Modernliğin yarattığı bu insan, paranın ve piyasanın soyut dünyasına hapsolmuştu" ifadesini kullanan Aydemir, "Ancak şimdi toplumsal örgütlenmenin sıkıştığı, insanın soyutlandığı ve robotların devreye girdiği yeni bir döneme yaklaşıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Karar bile makinelere devrediliyor
Aydemir, yapay zeka ve robotik teknolojilerle bu sürecin daha sert bir boyut kazandığını söyledi. "Para nasıl insan ilişkilerini metalaştırdıysa, bilgi de yapay zeka aracılığıyla insan kararlarını metalaştırıyor" diyen Aydemir, "Yapay zeka sistemleri insanın yerine karar vermeye, öğrenmeye, hatta düşünmeye başladıkça, bireyin makineye bağımlılığı artıyor. Gündelik hayatın en basit kararları bile yapay zekaya sorulur hale geldi" dedi.
Aydemir, bireyin makineleşmenin eşiğine geldiğini vurguladı. "Makineleştirilmesi yönünde yıllarca adımlar atılan bireyin gerçekten bir aileye, akrabalık ağının sıcaklığına, dostluğa ya da topluluğa ihtiyacı kalacak mı?" sorusunu yönelten Aydemir, "Ya da daha doğrusu, hem ütopyalaştırılan hem de gerçekleştirilmeye çalışılan böyle bir sistem, bireyin bu türden ihtiyaçlara sahip olmasına izin vermeye devam edecek mi?" şeklinde konuştu.
Çalışmanın mülkiyeti makinelere geçecek
Aydemir, çalışmanın isteğe bağlı olacağı iddiasının toplum bilimi açısından sorunlu olduğunu belirtti. "Buradaki temel mesele, çalışmanın ortadan kalkması değil, çalışmanın sahipliğinin makineye geçmesidir" diyen Aydemir, "Robotların işi insanın işi yerine geçtiğinde sadece emek ortadan kalkmayacak, toplumsal bağları mümkün kılan insani zemin de aşınacak" dedi. Aydemir, somut paranın soyut paraya dönüşmesinin bireyselleşmeyi ve toplumsal uzaklığı artırdığını hatırlatarak, "Robot emeğinin soyutlaşması da toplumsal düzenin çoğaltıcı unsurlarını en aza indirgeyecek. Bu şartlar altında beşeri bağlar da giderek soyutlaşacak, toplumsal yaşam kalabalıklar içindeki yalnızlık olarak görünecek" ifadesini kullandı.
İnsanın anlamını koruyan düzeni yeniden düşünmeliyiz
Aydemir, insanların oluşturduğu toplumsal yaşamdan robotların işgal ettiği yeni ve farklı bir toplumsal düzene doğru ilerlediğimizi vurguladı. "Modern hayal dünyasındaki toplumun bilimi, insani davranış ve ilişkiler üzerine kuruluydu. Robotların bilimi ise insanların yerine çalışan, öğrenen, karar veren ve hatta toplumsal ilişkileri belirleyen makinelerin varlığı üzerine yükselecek" değerlendirmesinde bulunan Aydemir, "Teknolojinin vadettiği parlak tablo özgürleşme değil, tam tersine toplumsal öznenin çözülmesi anlamına gelebilir" dedi.
Aydemir, vadedilen düzenin insanı özgürleştiren bir ütopyadan çok, mülkiyet ilişkilerinin yeniden sertleştiği bir geleceğe işaret ettiğini belirtti. "Çalışmanın isteğe bağlı olması değil, emeğin sahipliğinin teknoloji şirketlerinin elinde tekelleşmesi söz konusu. Robotların hâkim olduğu bir üretim rejimi, insanı üretimden azat etmeyecek, bilakis insanın toplum içindeki yerini daha da kırılgan hale getirecek" şeklinde konuşan Aydemir, "Robotların yoksulluğu bitireceği iddiası, bugünün dünyasında bir teknoloji romantizminden öteye geçmiyor. Asıl ihtiyaç duyduğumuz şey, insanın anlamını koruyan bir toplumsal düzeni, hızla yaklaşan robotik çağ karşısında yeniden düşünmektir" dedi.