Bir hakikati örtmenin binbir yolu vardır; en zariflisi de onu bilmekle susmaktır. Batı, Filistin’e dair hakikati yüz yıldır biliyor ama susuyor. Çünkü bu suskunluk, cehaletin değil, menfaatin suskunluğudur.
Plan ve Bütçe Komisyonu’nun eski üyelerinden, gazeteci ve yazar İbrahim Aydemir’in işaret ettiği gibi, Batı Şeria’da kurulan her koloni yalnızca askerin değil; bilim adamının, bankacının, akademisyenin de imzasını taşır. Modern dünyanın en büyük yalanı budur: Bilimin tarafsız olduğu.
Hayır, bilimin patronu vardır. Finansörüdür o patron, sistemin ideoloğudur, gücün tanrısıdır. MIT ya da Münih Teknik Üniversitesi… Bunlar yalnızca bilgi üretmiyor; kana mühendislik yapıyor. Öyleyse “akademi” değil; işgalin laboratuvarı demek daha doğru.
Sözüm ona medeniyetin beşiği olan bu kurumlar, siyonizmin kolonyal projelerinde taşeronluk yapıyor. Albanese’nin raporu sadece bir liste değildir. O rapor, Batı aklının sefaletinin manifestosudur.
Aydemir’in dikkat çektiği “işgal akademisi” tanımı, yalnızca bir politik retorik değil; aynı zamanda Batı’nın çöküş haritasıdır. Üniversiteler bilgi değil, cehaleti; etik değil, savaş üretmektedir.
Batı’nın zekâsı sustu. Ama sustuğu yer, insanlığın utandığı yerdir.